31 Ekim 2011 Pazartesi

Smokin Joes - Cigar Club



Bugünkü durağımız yukarıda gördüğünüz gibi "Smokin Joes". Burada, Amerikan devleti bazı kızılderili kabilelerini vergiden muaf etmiş, market ve benzin istasyonu için lisanslar sağlamış, sigara üretmelerine izin vermiş, ama sadece açtıkları dükkanda satışlarına izin verilmiş. Ürettiklerini yurt dışına ihraç etmeği bırak, başka firmalara bile satamıyorlar. Potansiyeli büyük olan bir yatırımı engellemek, yasaklamak, ne saçma değil mi? 

Her neyse, şöyle bir ön bilgi vereyim; Amerika'da sigaranın fiyatı eyaletten eyalete değişiyor. Bu da yetmezmiş gibi standart bir fiyatı yok, her satış yerinin ayrı fiyatı var, yani dolaşıp dolaşıp en uygununu bulup karton karton satın almak gerekiyor. Mesela yakınımızdaki CVS'te (hem eczane hem supermarket), Marlboro'nun vergisiz paket fiyatı 9.46$. Türkiye'de de sigara fiyatları artık eskisi gibi ucuz değil tabi, ama bir pakete 10$ dan fazla para vermek biraz insanın içine oturuyor.

Smokin Joes'da hem vergi vermediğin için az ödüyorsun, hem de kendi ürettikleri kızılderili sigarasını satın alırsan çok uygun oluyor. Aklınıza kaliteli olmadığı gibi bir fikir gelmesin. Armudun iyisini ayılar, tütünün iyisini kızılderililer içer.


Smokin Joes marka sigaranın net karton fiyatı 20$. Aradaki fark ne kadar büyük değil mi?



Smokin Joes'un içinde bir de Cigar Club görünce çektiğim fotoğrafları sizlerle paylaşmak istedim.







Bu benim liquor shop yazısı gibi olacak, ama yani, sadece puro için gayet geniş bir dükkan olacağı aklıma hiç gelmezdi.



Bunlar da yakın çekimler;



Kutuları süper değil mi?






Ninja!


Vintage puro, puronun da şarap gibi yıllanmışı makbulmüş.



Bunlar da değişik tüplü purolar (kesin özel bir adı vardır ama ben bilmiyorum).






Sarkan şeyler ne oluyor?



Beyaz çikolatalı & irish cream li, karamel macchiatlo lu ve egzotik meyveli & vanilyalı viskili.


Siz de Amerika'da yaşıyorsanız, buradan yakınınızda böyle bir yer olup olmadığına bakabilirsiniz. Gitmişken arabanıza benzin de doldurun, sigara gibi benzin de ucuz ve vergisiz.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere...

15 Ekim 2011 Cumartesi

Amerika'da bir Lunapark!

Küçüklüğümden beri en çok sevdiğim şeylerden biri lunaparklar. Yakınlarımızda bir tane olduğunu duyunca, hava da güzel olunca geçtiğimiz hafta hemen yollara düştük. İstimaket, "Darien Lake"!



Türkiye'nin aksine, burada girişte para veriyorsun ve içerideki çoğu oyuncaklara istediğin kadar, bedava binebiliyorsun. Benim gibi hızlı tren düşkünü için süper bir sistem. Kişi başı giriş ücreti : 20$, Otopark : 8$


Oyuncaklara doğru geldiğimizde görüyoruz ki her oyuncağın önünde bir kuyruk var, bunu da labirent şeklinde yapmışlar. Bizim gittiğimiz gün çok kalabalık olmadığı halde her oyuncağa binmek için yarım saat bekledik, bu labirentler insanlarla dolduğunda ne kadar beklerdik bilemiyorum. Yav, bir de insan kendini fare gibi hissediyor.


Sanırım bunu sadece İzmirliler biliyor; küçüklüğümüzde fuarda bir hızlı tren vardı, adı da "Radar" idi. Yazımda da radar yazdığım her radar kelimesi büyük eşittir hızlı tren.

Girer girmez hiç vakit kaybetmeden ilk gördüğümüz radara gidiyoruz.


Radar ters dönüyorsa, tamamdır o, olmuştur.


Heyecanlıydı tamam, ama kafamız koruyucu kemere habire dan dan dan vurmasa daha çok eğlenebilirdik.

Sırada motorsiklet-radar karışımı bir şey;


Ne diyebilirim ki, farklı bir düşünce. Biz en öne binmek için bekledik, ama beklediğimize değdi.


Başka bir radar;


En güzeli, en heyecanlısı, "Neden bindik ya" ve "Neden bir daha bindik, manyak mıyız?" dediğimiz radar buydu.


Videoları sonuna kadar kesin izleyin. Öyle böyle değil.



Her zaman olduğu gibi bir kaç değişik şey gördük.
Mesela aşağıdaki çocuk arabası;






Sonuncu ve en tehlikeli radar;


Bütün sistemi tahtadan yapmışlar, nasıl eski nasıl salııyor nasıl sesler çıkıyor anlatamam. Tahtalar kırıldı kırılacak gibi. Amaç o heralde.

Bunlar da alışık olduğumuz oyuncaklar;




Dünyadaki en büyük dönme dolapmış;


Gezide en çok şaşırdığımı sona bıraktım. İzlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Adamlar uçuyor...


Umarım beğenmişsinizdir.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere...

9 Ekim 2011 Pazar

Gişe Memuru

Bazen fotoğraflayamadığım, ama paylaşmak istediğim, bana garip gelen anlar oluyor. Bugün onlardan birini yaşadım. West New York, I-90 paralı otoyoldan geçerken gişelere geldik. Bizim yıllardır aktif olarak kullandığımız otomatik bilet alma sistemine henüz geçememiş Amerikalılar. Hani otoyola ilk girerken dururuz, kırmızı bir butona basarız, bilet çıkar, alırız, ileride ödeme yaparız ya, burada o kırmızı buton hala bir insan. Yani duruyoruz ve gişe memuru bize bilet veriyor, devam ediyoruz, ileride ödeme yapıyoruz. Bizim yıllardır kullandığımız sisteme henüz geçilmediğini görmek hele ki teknolojinin bu kadar yaygın kullanıldığı bir ülkede, New York eyaletinde...

Daha nice şaşırmalara...

6 Ekim 2011 Perşembe

Likör Dükkanı - Tekel




Kimin aklına gelir ki sadece alkollü içecek satmak için koskocaman dükkanlar açılacağı ve bira dışında bütün içeceklerin sadece bu dükkanlarda satılacağı, her mahallede de en az bir tane olacağı? En azından benim değil. Tamam, "Abartma, Tekel dediğimiz ne oluyor?" diyor olabilirsiniz, ama o tekelin büyüklüğünü 10 ile çarp ve her yerini alkolle doldur dersem, aradaki farkı anlatabilirim sanırım. Heralde bu Amerikalılar birayı alkolden saymıyorlar ki likör dükkanına bira koymamışlar, alkolsüz içecekler ve bira satışı için de ayrı bir dükkan açalım, ona da beverage center diyelim demişler.


Bizim gittiğimiz likör dükkanının yarısında sadece şarap ve şampanya vardı.


Şarapları kategorize etmişler; beyazlar ve roselar, kırmızılar.



Kırmızı şarap heralde genelde daha çok tüketiliyor ya da tercih ediliyor, diğer çeşitlerin en az 3 katı kadar kırmızı şarap koymuşlar.



İnsanların ilgisini çekmek için de kocaman standlar koymuşlar. Tamam, güzel fikir tabiki de, ama robotun votka reklam afişinde işi ne, hem de kadın olarak, topuklu ayakkabıyla? Kim, neden, nasıl böyle bir fikirle gelmiş ve kim, neden, nasıl onaylamış?


Şaraptan sonra en çok çeşitli içecek votka;


En çok ilgimi çeken de farklı şişelerde, değişik renklerdeki içecekler oldu, aşağıdaki çilekli ve muzlu süt gibi durmuyor mu?





Salatalık ve vanilya tadında votka mı?



Votkalı krem şanti mi?


Bu içecek dükkanı dediğim yerde binbir çeşit kapalı bira yetmemiş, ek olarak bir de 15 çeşit fıçı bira koymuşlar, seçtiğini şişelere dolduruyorlar.




Bu bitiş cümlelerini hiç beceremiyorum.

Gelecek yazıda görüşürüz...